Edirne’nin tarihi
Edirne’nin ilk çağda iken, Orta Asya’dan göç edip buraya yerleşen Traklar tarafından kurulduğu bilinmektedir. Daha sonraları, Büyük İskender zamanında Roma İmparatorlarından Hadrianus tarafından yeniden kurulmuşçasına imar edilen şehir, onun adına izafeten Hadrianapolis olarak anılmıştır. Bir aralar Bulgar egemenliğine geçmiş ve 1361 yılında, I. Murat zamanında Lala Şahin Paşa tarafından fethedilene dek Bizans egemenliğinde kalmıştır. 1453 yılında İstanbul’un fethine kadar 92 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olmuş, daha sonraki yıllarda “Paşa Sancağı” adıyla Rumeli Beylerbeyliği ’ne bağlı bir vilayet olarak kalmıştır. İmparatorluğun üniversite kenti olarak tanınan 17-18. yüzyılda Avrupa’nın en büyük beşinci şehri haline gelmiş olan Edirne, 1990 nüfus sayımına göre Trakya’nın İstanbul’dan sonra ikinci büyük kentidir. Aynı zamanda Edirne’nin yüzölçümü 6.276 km2, 2000 yılı nüfusu 402.606 ve nüfus yoğunluğu km2’ ye 465 kişidir. Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale illeri Edirne’ye komşu illerdir. İlçeleri: Merkez (140.830), Enez (11.929), Havsa (24.027), İpsala (33.564), Keşan (77.637), Lalapaşa (10.154), Meriç (19.052), Süleoğlu (11.927) ve Uzunköprü (73.468)’ dür. 265 tane köyü vardır.
EDİRNE’NİN TARİHİ VE DOĞAL GÜZELLİKLERİ
Osmanlı’nın başkenti olması buradaki tarihi ve mimari açıdan önemli yapıların sebebidir. Edirne, camileri (Yıldırım Beyazid Camii, Beylerbeyi Camii, Gazimihal Camii, Mezit Bey (Yeşilce) Camii, Darülhadis Camii, Evliya Kasım Paşa Camii, Şahmelek (Paşa) Camii, Fatih Camii, Selimiye Camii, …), dini kompleksleri, köprüleri (Gazimihal Köprüsü, Fatih (Bönce) köprüsü, Saraçhane (Şahabettin Paşa-Sultan Mustafa) Köprüsü, Saray ( Kanuni ) Köprüsü, Tunca Köprüsü, …) eski pazar yerleri, kervansarayları ve saraylarıyla (Saray-ı Cedid (Yeni Saray), …) yaşayan bir müzedir.
TARİHİ GÜZELLİKLERDEN BAZILARI:
SELİMİYE CAMİİ
Selimiye Camii Edirne'de bulunan, Osmanlı padişahı II. Selim'in Mimar Sinan'a yaptırdığı camidir. Sinan'ın 90 (bazı kitaplarda 80 olarak geçer) yaşında yaptığı ve "en iyi eserim" dediği Selimiye Camii gerek Mimar Sinan'ın gerek Osmanlı mimarisinin en önemli yapıtlarından biridir.
Caminin kapısındaki kitabeye göre yapımına 1568 (Hicri:976) yılında başlanmıştır. Caminin 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da ancak II. Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açılmıştır.
Mülkiyeti Sultan Selim Vakfı’ndadır. Bugün şehrin merkezinde bulunan caminin yapıldığı alanda inşasına Süleyman Çelebi döneminde başlanan, sonradan Yıldırım Bayezid'in geliştirdiği Edirne'nin ilk sarayı (Saray-ı Elik) ve Baltacı Muhafızları haremi bulunmaktaydı. Bu alandan “Sarıbayır” veya “Kavak Meydanı” diye bahsedilir.
SARAY-I CEDİD
Edirne Sarayı ya da Saray-ı Cedid-i Amire (Yeni Saray) Edirne'deki Osmanlı saraylarından biridir. İstanbul’daki Topkapı Sarayı’ndan sonra Osmanlı’nın en büyük sarayı idi. Günümüze yalnızca çok küçük bir kısmı ulaşabilmiştir.
Şehir merkezinin dışında kuzeyde Tunca nehrinin batısında çok geniş bir avlak ve orman içinde bulunan saray, yaklaşık 3 milyon metrekarelik bir arazi üzerinde kurulu idi. 5 ana meydan ve bu meydan içinde bulunan yapılardan oluşuyordu. İçinde bir Saray Bahçesi bulunurdu. Geçmişte sarayın bulunduğu Sarayiçi bölgesi, günümüzde Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı alandır.
GAZİMİHAL KÖPRÜSÜ
Sivil yapılar içerisinde anıtsal niteliğe sahip olanların başında kuşkusuz Edirne'yi bir gerdanlık gibi süsleyen köprüler gelir; bunların en eskisi Tunca ırmağı üzerindeki Gazi Mihal Köprüsü'dür (1420).
EDİRNE’DE OSMANLI’DAN GELEN SANAT ESERLERİ GÜNÜMÜZDE DE SÜRDÜRÜLMEKTEDİR
İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde, Bursa Muradiye Camii'nde, Edirne Muradiye Camii ve Çinili Köşk’te görülebilir.
Bir dönem, Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentti olan Edirne'de el sanatları çok gelişkindi. Ağaç işlemeciliği, lake kap ve kutu yapımcılığı, çiçek ressamlığı, kitap kapakçılığı, talik yazı ve oyunculuğu, mezar taşçılığı eski el sanatlarının başlıcalarıdır. Bu türlerin çoğu günümüze ulaşamamıştır.
Edirne'de el ürünü işlemeler, renkleri, anlamlı motifleri, işlemedeki ustalığı ile dikkati çeker. En eski örneklerde bile canlılığını yitirmemiş renkler, Edirne kök boyacılığının eseridir. En çok koyu mavi, pembe, kırmızı, sarı, kara renkler kullanılmıştır. İşlemelerde bitkisel motifler ağır basar. İşlemeler genellikle sakangur ve salaşpur bezlere, Felemenk tipi dokumalara yapılmıştır. İşlemelerde tığ işi, ulama, ajur teknikleri kullanılmıştır.
Çömlekçilik,hasırcılık, sepetçilik de varlığını sürdüren el sanatlarıdır.
KIRKPINAR
Güreş, kol gücünden çok akıl gücüne dayanan bir oyundur. En iyi düşünerek en iyi hamleyi yapan oyunu kazanır. Kırkpınar, geleneksel Türk yağlı güreş turnuvasıdır. Her sene Haziran ayı sonunda Edirne'de düzenlenir. Pehlivanlar üç gün süresince Er Meydanı'nda mücadele ederler. Son gün yapılan finallerde her boyun (kategorinin) birinci, ikinci ve üçüncüleri belirlenir. Bunlardan en önemlisi başpehlivandır.
Yağlı güreş, geleneksel Türk sporları içinde ön sıralarda yer alan bir spor dalıdır. Osmanlı Devleti’nin her yerinde düzenlenen panayırların hepsinde güreş yapılır ama bunların içinde yalnız Kırkpınar’da “Baş” ı kazanan pehlivan, gelecek senenin Kırkpınar güreşlerine kadar “Başpehlivan” bilinirdi. Bu düşünce günümüzde de devam etmektedir.
KAYNAKÇA
· www.etso.org.tr
· www.yeniumitilkyardim.com/edirne_tanitim.php
· www.edirnevdb.gov.tr
· BÜYÜK DÜNYA ATLASI, COĞRAFYA ANSİKLOPEDİSİ, ARKIN KİTABEVİ
· www.edirnegezi.com
· tr.wikipedia.org
